20 Mart 2013 Çarşamba

Microsoft Office 365


Bu hafta sizlere hepimizin yıllardır kullandığı Microsoft Office ailesinin yeni ferdinden yani Office 365’ten bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz üzere ofis işlerimizde Word ya da Excel olmadan çalışmamız pek mümkün değil. Her ne kadar Microsoft Office benzeri serbest yazılımlar olsa da, bunlar hiçbir zaman Microsoft Office kadar başarılı ve kapsamlı değiller.

Şimdi gelelim Office 365. Burada sizlerden aylar önce bahsetmiş olduğum Bulut Bilişim kavramını tekrardan hatırlamanızı rica ediyorum çünkü Office 365 Microsoft’un sunduğu bir bulut bilişim servisidir.

Microsoft Office’in daha önceki sürümlerini satın almaya kalktığımızda almak istediğimiz pakete göre belirli fiyat ödüyorduk ve bunun akabinde bize bir DVD ve bir anahtar veriliyordu(Son dönemlerde sadece anahtar kartı verildiğini vurgulamakta yarar var ) .Bizde bu DVD aracılığıyla Office kurulumunu bilgisayarımıza yapıp ardından da kullanıyorduk. Yeni bir ofis sürümü çıktığında ise bunu gidip tekrardan satın alıyorduk. Şimdi burada durum biraz farklı.

Yeni sürüm ile yani Office 365 ile artık herhangi bir şeyi satın almıyoruz sadece kiralıyoruz.

Office 365 bir bulut hizmeti olduğu içim Microsoft veri merkezinde barınmaktadır. Kısaca bir Saas (Software as Service) hizmetidir. Bunun içindir ki altyapı hizmetleriyle biz kullanıcılar uğraşmak zorunda değiliz. Bunu bizim için Microsoft yapmaktadır ayrıca Microsoft Office365 için %99,9 süreklilik garantisi vermektedir. Ayrıca bu ürünü hem Windows hem de iOS yüklü makinalarda sorunsuz bir biçimde kullanabiliriz.

Office 365 tamamen baştan yazılmış bir ürün değil. Bazı özellikler katılarak var olan Office sistemi bulut ortamına aktarılmıştır. Ayrıca Office 365 ev kullanıcıları dışında daha ziyade firma ve okullar için düşünülmüş diyebilirim. Çünkü aşağıda daha detaylı bir biçimde açıkladığımda bunu daha iyi fark edeceksiniz.

Office 365 paketlerinde kısaca şu ürünleri bulunmaktadır.

 Exchange Online: E-posta iletişim işlemleri içindir.

Sharepoint Online: Belge paylaşımı, kurumsal bilgi, ortak çalışma alanları sağlar.

Lync Online: Anında mesajlaşma hizmetidir. Kısaca oldukça kapsamlı bir MSN diyebiliriz.

Office Web Apps: Word, Excel, PowerPoint ve OneNote uygulamalarının Internet üzerinde çalışan halidir.

Microsoft Office 365’i 3 temel sürüm olarak sunmaktadır;

Office 365 for small businesses (Küçük ve Orta Ölçekli işletmeler yani KOBİ’ler)

Bu sürüm 50 kullanıcıya kadar desteklemekte ve fiyatı kullanıcı başına yaklaşık olarak aylık 6 dolardır.
Office 365 for enterprises (Çok Büyük İşletmeler)


Bu sürümde kullanıcı sayısı yoktur ve aylık ücretlendirme yaklaşık olarak 10 dolar civarındadır.

 
Office 365 for education   (Eğitim Kurumları)


Bu sürüm de yine enterprise pakette olduğu gibidir. Lakin eğitim için gerekli bazı başka programlarda buraya dahil edilmiştir.

Office 365 doğrudan Microsoft’tan edinilebilir www.office365.com  .Ayrıca Microsoft çözüm ortakları da bu konuda size yardımcı olabilirler. Size en yakın çözüm ortağını bulmak için şu linki kullanabilirsiniz http://office365.pinpoint.microsoft.com/el-GR/home


Sonuç olarak Office 365 belki de kısa sürede ev kullanıcılarının hayatına girmeyi başaramayacak ama yavaş yavaş adından söz ettirecek diye düşünüyorum. Şahsen ben kendim kullanmaya başladım. Son aldığım haberlere göre Kalamata Yüksek Teknoloji Enstitüsü Office 365 hizmetlerini ilk kullanmaya başlayan üniversite olmuş. Bundan böyle 5000 öğrencisi bu hizmetleri kullanabilecekmiş. Darısı diğer kurumların başına.  Haftaya görüşmek üzere.

14 Mart 2013 Perşembe

Alan Adı ve Web Sayfaları

Bu hafta sizlere bir Internet sitesi sahibi olmanız için izlenmesi gereken adımlardan bahsedeceğim.
Her şeyden önce neden bir kişi ya da Internet sitesi sahip olmak ister ona bir göz atalım isterseniz. Internet sitesi bir kurumun dışarıya açılan penceresidir. Burada kısaca ne iş yaptığını, ürünlerini ve ulaşım bilgilerini ilgilenenlere sunmaktadır. Şahsen ben eğer bir firma hakkında bilgi almak istiyorsam ilk önce web sitelerini ziyaret eder ve ona göre ilk izlenimlerimi oluştururum.
Web sitesi yapmak isteyen kişi ya da kurum ilk önce bir isim almalıdır. Buna Alan Adı (Domain Name) denir. Örneğin http://www.google.com diye yazdığımızdaki google bir alan adıdır. Sonuna gelen. com ise bunun bir firma (company)olduğunu ifade eder. Şimdi kısaca size bu kısaltmalardan bahsetmek istiyorum. Her ülkenin kendine has bir kısaltması vardır. Örneğin ülkemizde Greece’den gelen. gr uzantısı kullanılmaktadır. Almanya için bu Deutscland’dan gelen. de uzantısıdır. Bu alan adları her ülkede bir kurum tarafından kontrol edilmekte ve isteyen herkes bu uzantılı adları firmalar aracılığıyla alabilmektedir. Tabii ki bunlar için her ülke bazı şartlar koşabilir. Örneğin Türkiye’de bir adet şirketismi.com.tr almak isterseniz sizden şirketinizin Sicil Numarası istenebilir.
ABD için ayrılmış bir kısaltma yoktur, çünkü tüm alan adlarını kontrol eden ana merkez ABD’dedir yüzden de firmalar doğrudan. com uzantısını kullanırlar. Birçok ülke de ABD’de olmamasına rağmen .com uzantısını kullanmaktadır.
Alan adlarında genellikle İngilizce harfler kullanılır. Son dönemde yapılan değişikliklerle her ülke kendi dilinde de alan adı verebilmektedir.
Alan adları en kısa bir yıl olmak üzere satın alınmaktadır. Bunun için bir meblağ ödenmektedir. Tabii ki bu da her ülke için farklı olabilmektedir. Örneğin gr uzantılı bir alan adı almak istediğinizde bunu ancak iki yıllık almanız gerekmektedir ve yaklaşık olarak bunun maliyeti 20-25 Avrodur.
Alan adlarının hakkı süre sonunda ödenmediği takdirde başka birine satılabilir. Bir gün size alan adları için yapılan kavgalardan ve süregelen davalardan bahsetmek isterim zaman bu işin ciddiyetini daha iyi anlatabilirim.
Size bir önerim, herhangi bir alan adı almak istediğinizde lütfen arama motorunda bu ismi aramayın. Birkaç aramadan sonra bu ismin satın alındığını ve değerinden kat kat fazla para ödediğinizde size satılabileceğini bildiren bir sayfayla karşılaşmanız çok olasıdır. O yüzden bu tip aramaları alan adı satışı yapan web sayfalarından yapmanızı öneririm. Ayrıca bu işle ilgilenen birisinden yardım almanız en doğrusu olacaktır.
Şimdi alan adımızı aldığımıza göre web sayfamızda ikinci ve en önemli aşamaya gelmiş durumundayız. Bu da sayfanın hazırlanması demektir. Bunun için biraz programlama bilmemiz gerekmektedir ya da bu işi uzmanlarına bırakmanız gerekmektedir. Bu sayfanın hazırlanma işlemi uzun bir işlem olduğu için onu başka bir haftaya bırakmak istiyorum. Biz şimdilik bunun hazır olduğunu varsayalım. Peki, şimdi ne yapmalıyız. Alan adımızı aldık, sayfalarımızı tamamladık ne zaman İnternette olacağız. Bunun için yapmamız gereken bir işlem daha kalıyor, sayfamızı ağırlayacak bir yer bulmak. Bu sayfaları bir yerde tutma işine hosting ismi verilir. Bu işi kendimizde yapabileceğimiz gibi bu işi yapan firmalardan da yararlanabiliriz. Genelde altyapı maliyetinden dolayı burada firmalar tercih edilir. Bu tip hosting şirketleri gerekli olan bilgisayar altyapısını bizim için hazır etmişlerdir. Bunlar genelde aylık ya da yıllık ücretler karşılığında bizim adımıza oluşturmuş olduğumuz sayfaları kendi makinalarında ağırlarlar. Böyle bir firma ile anlaştıktan sonra size verilen kullanıcı adı ve şifrelerle hazırlamış olduğumuz sayfalarımızı onların bilgisayarlarına yükleriz. Burada ayrıca almış olduğumuz alan adı ile bu web sayfası dosyaları eşleştirilir. Bunun ardından sayfamız hazır demektir. En fazla bir gün bekleme süresinin ardından artık sayfamıza web tarayıcısı aracılığıyla ulaşabiliriz. Bu gecikmenin sebebi şudur: Satın almış olduğumuz alan adı bilgisayarlara bir şey ifade etmez. Hosting hizmeti veren firmaların Alan Adı Sunucu (DNS ,Domain Name Server)’ları  vardır. Bunlar saylarımızla aldığımız alan adı arasında bir köprü hizmeti görürler. Bunlardan dünya üzerinde binlerce vardır. Alan adımızı aldıktan sonra hosting yapacağımız şirketin DNS (Domain Name Server) ismini burada belirtiriz. Bunu istediğimiz an değiştirebiliriz. Yukarıda belirttiğim ülkelerdeki kurumlar bu işe yarar. Her ülkede bulunan merkezler ABD’deki merkeze bağlanır ve hangi sayfanın hangi DNS sunucusunda olduğunu bilgisi güncellenir. Bu işlem bazen 24 saat kadar sürebilir.
Bu hafta sizlere kısaca web sayfası oluşturmak için izlenmesi gereken adımlardan, alan adlarından ve hosting’ten bahsettim.Haftaya görüşmek üzere,kalın sağlıcakla.

5 Mart 2013 Salı

iOS, Android ve Windows Phone 8 Karşılaştırması


 
 
Bu hafta sizlere, son dönemdeki yeni gelişmeler ışığında, cep telefonu ve tablet bilgisayarlarda hâkim durumunda olan üç işletim sisteminden bahsetmek istiyorum. Apple tarafından kullanılan iOS, Google tarafından yeni sunumu yapılan Android Jelly Bean ve Microsoft tarafından sürülen ve piyasayı iyice kızıştıran Windows Phone 8.Hangisi daha iyi gelin bir bakalım.

Akıllı telefon deyince aklımıza ilk önce içerisinde Android olan telefonlar geliyor. Ardından bir iPhone gerçeği var, o telefon değil o bir iPhone. Kullanıcıya saygınlık kazandıran bir ürün. Birde son dönemde ortaya çıkan bir Windows Phone olayı var adını sıkça Nokia ve HTC ile duyuyoruz, reklamları yapılıyor. Gerçek şu ki, bunların hepsine birden akıllı telefon deniyor. Peki, neden bunlara akıllı telefon diyoruz. Bunun tek sebebi üzerlerinde kendilerine ait birer işletim sistemi bulundurmaları. Bu bize ne bu cep telefonlarına yeni uygulamalar yükleme imkânı sağlıyor bu yüzden de akıllı oluyorlar.

Bugün bu üç işletim sistemi üzerine yoğunlaşıp kullanıcıya sundukları hizmetler üzerinden bunları değerlendirmek istiyorum.

Uygulamalar

iOS için yazılmış binlerce uygulama var. Bunun sebebi iPhone ve iPad’in ilk başarılı ürünler olmasından kaynaklanıyor ve bu yüzden de en çok uygulama iOS için yazılmış durumda(Yaklaşık olarak 650000 adet iPhone uygulaması mevcut).

Android için yazılmış uygulamalar ikinci sırada yer alıyor. Her ne kadar bu konuda kesin bir bilgi yok ise de 600000 adet uygulamanın Android tabanlı telefonlar için yazıldığı tahmin ediliyor. Tabii ki Android telefonlar için yazılmış olan uygulamalar Android tabletlere iOS ta olduğu gibi esnek bir biçimde uygulanamıyor o yüzden Android tablet uygulamaları telefonlara nazaran daha kısıtlı.

Windows Phone uygulamaları şu anda oldukça az, 100000 adet olduğu düşünülüyor. Âmâ kısa bir süre önce piyasaya sürülen Windows 8 tabletleriyle de bu uygulama açığının kapatılacağı kanısındayım.

Haritalar

iOS için Apple’ın kendi harita servisi var. Bu da gayet kapsamlı veriler içeriyor. Âmâ bazı noktalarda eksikleri mevcut.

Android’de hepimizin çok iyi bildiği Google Maps kullanılıyor ve ayrıca buna daha birçok güzel kullanım özellikleri eklenmiş.

Windows Phone’larda Microsoft Bing haritaları kullanılıyor ama mobil navigasyon sisteminde Nokia’nın haritaları kullanılıyor.

Facebook Entegrasyonu

Facebook ile her üç sisteminde uyumu gayet güzel.

Ses ile Komut Verme

Her üç sisteminde ses ile çalışan komut verme sistemi bulunuyor.

Görüntülü Konuşma

iOS Apple’ın FaceTime’ını kullanıyor. Âmâ bu sadece Apple ürünleri arasında kullanılabiliyor.
Android'lerin  Gmail/Google Talk sistemi üzerine kurulu ve  daha geniş bir kitle ile konuşma imkanı sunan bir yazılımı var, o yüzden daha kullanışlı sayılıyor.

Windows Phonelarda Skype var bu yüzden de Microsoft burada en güçlü durumda olan. Çünkü Skype’ı hemen hemen tüm işletim sistemlerinde bulabiliyoruz.

Telefonla Arama

iOS ve Android bu konuda oldukça başarılı lakin Windows Phone’lar konusunda bunu söyleyemeyiz.

İleti Gönderme

Bu konuda Windows Phone diğerlerine açık ara fark atıyor. Çünkü hem SMS hem de tüm sosyal paylaşım sitelerinden gelen mesajları düzenli bir şekilde kullanıcıya sunuyor. Diğer ikisi bu konuda oldukça zayıf.

Akıllı İkonlar

iOS’ta bulunan ikonlar dinamik değiller. Her ne kadar gerekli değişiklikleri bir şekilde kullanıcıya sunsa da oldukça yetersizler.

Android’te bulunan ikonlarda dinamik sayılmazlar. Lakin Android geliştiricileri için var olan bir yapı dolayısıyla uygulama geliştirenler gerçek zamanlı değişiklikleri kullanıcıya eğer güzel bir şekilde planlamış ve uygulamışlarsa sunabiliyorlar.

Windows Phone 8 ‘de bulunan ikonlar tam anlamıyla akıllı telefonlar içerisindeki en dinamik ve canlı olanları. Her uygulama ikonu anlık olarak kullanıcıya gelişmeleri sunabiliyor.


Bugün kısaca akıllı telefon piyasasında olan işletim sistemleri hakkında biraz da olsa bilgi vermeye çalıştım. Tabii ki her ürünün kendisinden kaynaklanan özellikler her zaman ön plana çıkacaktır. Lakin bu günkü konumuzda biz sadece barındırdıkları işletim sistemleri üzerinden bir irdeleme yaptık. Seçim sizlere kalmış, gönlünüz hangisini istiyorsa onu kullanınız. Haftaya kadar kalın sağlıcakla.