Sosyal Paylaşım
siteleri artık hepimizin hayatında. Onlar olmadan yapamaz hale geldik. Günde en
az birkaç defa facebook sayfasına bağlanmadan hatta akıllı telefonlarıyla hep
facebook ta olmayan az kişi kaldı sanıyorum. Bazılarımızda istememekte farkında
olmadan sürekli facebookda oluyoruz. Bunu nedense facebook cok istiyor. Gerçi
bunu facebook ile sınırlamamak lazım. Tüm sosyal paylaşım siteleri
kullanıcılarının her daim aktif olmasını ve sistemde olmasını istiyor. Peki,
ama neden? Neden sürekli facebook ya da twitterda olmalıyız. Bunlar olmazsa ne olacak.
Bunlar nefes almak kadar gerekli mi?
Aslında bunu
anlamak için ilk önce insan davranışlarını incelememiz gerekiyor. Nedir bu
sosyal ağlarda bizi çeken ve bağımlılık yapan.
İnsanoğlu sosyaldir.
Yalnız kalamaz. Konuşmak, paylaşmak, dokunmak ve hissetmek ister. Meraklıdır da
aynı zamanda. Etrafında nelerin olup bittiğini öğrenmek ister. Her insanın bir
egosu vardır. Beğenilmek ve aynı zamanda önemli biri olduğunu hissetmek ister.
İstekleri vardır. Kendine ait olan gizli duyguları ve arzuları vardır. Bütün
bunların yanında aynı zamanda özgür olmak ister.
Gerçek hayatta bütün
bunların hepsine birden sahip olmaya çalışmak nafiledir, bu genelde olamaz.
Bunun için yaşadığımız dünyanın dışına çıkmalıyızdır. Bu durumda imdadımıza
sanal âlem ve akabinde sosyal ağlar yetişmektedir.
Sanal âlem nedir.
Bizim yazmak için bir klavyeye, görmek için bir ekrana, duymak için bir
hoparlöre ve eğer istiyorsak göstermek için bir kameraya ihtiyacımızın olduğu
bir ortamdır. Ondan sonra istediğimiz kişi olabiliriz. Burada bizi sınırlayana hiçbir
şey yoktur. Alabildiğince egomuzu tatmin edebilir ve kılıktan kılığa
girebiliriz. İnsana dur diyen bir şey olmadığında insanoğlunun neye dönüştüğünü
hepimiz çok iyi biliriz. Burada aklıma şu güzel söz geliyor Bir kişinin ne olduğunu anlamak istiyorsan
ona güç ver, gerisi kendiliğinden gelir. Burada işte sanal ortam bizlere
öyle bir güç veriyor ki içimizdeki bütün istekler ortaya çıkıyor.
Sosyal paylaşım
siteleri her ne kadar ilk başta zaten tanıdığımız kişilerin bir arada olduğu
ortamlar idiyse de şu anda eminim hepinizin arkadaş listesinde belki de hiç tanımadığınız
arkadaşlarınızın arkadaşları var. Ayrıca listemiz kabardıkça sosyalleşiyoruz(!)
da. Arkadaş sayımız artıyor ve bizi tanıyanlar çoğalıyor. Bunun iyi ve kötü
tarafları tabii ki. Her şeyimizi, her anımızı, tepkimizi herkesle paylaşıyoruz.
Bu ne kadar doğrudur bundan emin değilim. Bazen bu birçok arkadaş sayesinde iş
bulduğumuz da oluyor. Ortaya attığımız bir tweet bazen ortalığı karıştırıyor
takipçiler çılgına dönüyor. Kendi fikrimizdeki insanlarla rahat rahat konuşabiliyoruz.
Sosyal
ortamlardaki tartışmalarda çoğu kez nahoş durumlar da ortaya çıkmaktadır.
Genelde karşımızda bir insan olmadığı için konuşmalarımız, atıflarımız bazen
adap dışına çıkmaktadır. (Buna yorumlarda yapılan küfürleri örnek verebiliriz ).
Ayrıca şu anda
kişiler birbirleri aracılığı ile haber kaynaklarına birebir ulaştıklarına inanmaktadır.
Bu yüzden de sosyal medya araçlarının etrafta olan biteni öğrenmenin en kesin yolu
olduğu inancı hâkim olmaya başlamıştır. Bunun gerçekte böyle olup olmadığı
artık tartışılmaktadır.
Sosyal ağ
siteleri biz kullanıcıların her daim o ağda olmamızı istemektedir. Tabii ki
haklı sebepleri vardır. Eğer en değer verdiğiniz iletişim yöntemimiz bir sosyal
ağ olursa ondan kopmamız da söz konusu değildir. Dolayısıyla bu ağın sahibi bu
işten maddi bir kazanç beklediği için de para kazanmak için bizleri sürekli
olarak orada tutacaktır. En iyi kazanç yöntemleri reklamlardır. Hatta bu artık
öyle bir hal almıştır ki sosyal medya uzmanı diye yeni bir meslek doğmuştur.
Sonuç olarak
sanal âlem ve sosyal medya insan ihtiyaçlarından doğmuştur. İnsanoğlunun iletişim becerileri ve
yöntemleri yüzyıllar boyunca değişmiş ve gelişmiştir. Bir iletişim yöntemi ta
ki onu sorgulamaya başlayana kadar düzenli bir biçimde kullanılmış ve ardından
daha güvenilen bir yöntem bulunmuştur. Önemli olan bizim bu araçları
kullanırken nasıl davrandığımızdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder