28 Kasım 2013 Perşembe

E-Posta ve Şifrelerimiz





Geçen hafta sizlere epostadan ve uygulamalarından bahsetmiştim. Yine bu hafta bu konu üzerinden devam edip epostanın günümüz Internet dünyasındaki kullanımından ve bu kullanım esnasında nelere dikkat etmemiz gerektiğinden bahsetmek istiyorum.

Daha önceki yazılarımda da sıkça dile getirdiğim gibi bir eposta hesabınız olmadan sadece İnternette gezinti yapabilirsiniz. Kısaca eposta adresi olmayan birisi:

1.       Sosyal paylaşım ağlarına dahil olamaz,

2.       PlayStore gibi ortamlardan oyun ya da uygulama indiremez,

3.       Bulut veri depolama alanlarını kullanamaz,

4.       Windows 8 , Android ve MacOS  gibi işletim sistemlerinin sunmakta olduğu tümleşik çözümlerini kullanamaz.

 

Yani yeni nesil Internet kullanıcısının muhakkak bir eposta hesabına ihtiyacı vardır. İlk bakışta isim yeterli olmuyor mu diyebilirsiniz. Ama ortam Internet olunca eposta olmadan olmaz. Sizinle irtibata geçmenin en ucuz yolu budur. Aksi takdirde birilerinin teyit ya da bilgi için sizi araması gerekir. Küresel tabanda bir oluşumdan bahsettiğimiz içinde telefonla görüşme oldukça pahalıdır. Dolayısıyla en ucuz haberleşme eposta yardımıyla olur.

Buraya kadar her şey normal. İşin sorunlu kısmı şimdi başlıyor. Genelde son kullanıcılar sadece facebookta ya da twitterda bir hesap açmak isterler, eposta hesabıyla uğraşmak istemezler. Lakin facebook’a kaydolmak istediğimizde facebook bizden bir eposta adresi ister. Bu durumda da kullanıcı ilk önce bir eposta adresi almak durumunda kalır.

Genelde bu eposta edinme işlemi facebook ya da başka bir sosyal paylaşım sitesine biran önce kaydolma cabasıyla hızlı bir biçimde gerçekleştirilir. Bu yüzden genelde kullanıcı buraya verdiği şifreyi pek hatırlamaz hatta bu yeni edinmiş olduğu eposta hesabını bir daha hiç kullanmaz. Bu arada facebook ya da türevi olan site de kullanıcıdan şifre ister. Web tarayıcıları kullanıcılara kolaylık olması açısından kullanıcının ilk defa şifre kullanarak girdiği web sayfasına bir dahaki girişlerinde şifre kullanmaması için bu şifreyi kullanıcı adına kaydederler. Tabii ki ilk başta kullanıcının buna razı olup olmadığını sorarlar. Genelde son kullanıcılar buna evet dedikleri için şifreler buraya kaydolur. Bir sonraki girişlerde şifre sorulmadan kullanıcı bu siteye rahatlıkla girer.

Gel zaman git zaman genelde Internet kullanıcılarının başına gelen bizim kullanıcımızın da başına gelir

·         Bilgisayar virüs kapar,

·         Bilgisayara kötü amaçlı bir yazılım girer,

·         Eposta adresi ya da facebook hesabı çalınır,

·         Bilgisayara format atmak (işletim sistemi yüklemesi)  gerekir.

 

Bu gibi durumlarda kullanıcının sosyal ağlara bağladığı eposta hesaplarının şifrelerini bilmesi gerekmektedir. Eğer bunu biliyorsa tekrardan hem eposta hesabına ulaşabilir hem de sosyal ağlardaki hesaplarına erişebilir. Eğer bunları bilmiyorsa eposta hesaplarının kurtarılması devreye girer. Bu durumda eposta hesabı açılırken kullanıcının vermiş olduğu bilgilerin doğrulanması istenir. Gerçek dünyada ben dahil bunu hatırlayan kullanıcılara pek sık rastlamaz.

Son dönemde eposta veren firmalar ve sosyal paylaşım ağları ve diğer hizmetleri sunan şirketler, eposta adresi alırken ve sistemde hesap açarken kullanıcılardan cep telefonu numaralarını istemektedir. Bunu herhangi bir sebepten hesabınıza ulaşamadığınız anda size SMS yoluyla gerekli şifreleri göndermek için kullanmaktadırlar. Oldukça kullanışlıdır ve hesabınıza ulaşmama gibi bir sorununuz olmaz. Lakin bu uygulama oldukça tartışılmaktadır. Bunun arkasında firmaların neleri planladığından tutun da bu bilgileri nerelerde kullanabilecekleri konusunda geniş çaplı tartışmalar yapılmaktadır.

Konunun özüne inecek olursak, günümüz Internet kullanıcılarına benim naçizane tavsiyem

1.       Internet ortamında eposta ve ağlara kaydolurken işlemlerinizi acele etmeden yapın,

2.       Kullandığınız şifrelerin içerinde muhakkak sayı,  harfler ve özel karakterler (+,%,* $ vs.) kullanın

3.       Muhakkak ama muhakkak şifrelerinizi bir yere yazın ,(akılda kalmazsa yazıda kalsın),

4.       Yılda bir iki defa olmak üzere eposta ve sosyal ağ şifrelerinizi değiştirin ve 3 numaralı kurala uyun.

Unutmayın şifreyi unutursanız hesap elimizden uçup gider. Bunun için güzel bir sözdür.

e- posta nedir?



Bu hafta okuyucularımızdan gelen istek üzerine sizlere e-posta ve gerekli e-posta programlarından bahsetmek istiyorum.
e-posta (elektronik posta) internet üzerinden gönderilen dijital mektuptur. Bir e-posta sahibi olmak istiyorsanız bunu e-posta hizmeti veren şirketlerden ücretli ya da ücretsiz olarak alabilirsiniz. Eğer ki sizin kurumsal bir web sayfanız varise ayrıca buradan da servis sağlayıcınız size e-posta adresi verebilir.
e-posta adresi kişiye özeldir ve formatı şöyledir:
 Kullanıcı adı, adres işareti, hesabın oluşturulduğu sitenin e-posta sunucusunun adı, nokta (.) ve site uzantısının aralık bırakılmadan yazılması ile oluşur.
Bir kişinin e-posta hesabına ulaşması için kendine özel bir şifresinin olması gerekmektedir. Eğer bu şifrenizi kaybederseniz hesabınıza ulaşamazsınız ve burada bulunan her şeyinizi kaybedersiniz. E-posta hesabınıza ya web sayfası aracılığıyla ya da bu iş için tasarlanmış özel programlarla ulaşabilirsiniz. Bunlara ileti programları da diyebiliriz. Bu programlara örnek olarak Microsoft Outlook ve serbest yazılım olarak da Thunderbird’ü verebiliriz. Bu programlar sunuculara ulaşmak üzere belirli protokoller kullanırlar. Bu protokollerin en bilinenleri POP3 ve IMAP’tır.
Herhangi bir servis sağlayıcısından bir e-posta adresi aldığınızda bu adrese ulaşmak için tüm ara yüzleri kullanabilirsiniz. Örneğin ben yukarıdaki e-posta adresime ulaşmak için sabit bilgisayarımda yüklü olan Outlook’u kullanıyorum, cep telefonumda ise Hotmail’in kendi uygulama programı mevcut. Ayrıca gerektiğinde başka birisinin bilgisayarından e-postalarımı kontrol etmek için ise Hotmail’in web ara yüzünü kullanıyorum.
Şimdi gelin bir e-postanın anatomisini inceleyelim. Gönderilen her e-posta şunlar vardır
Gönderen (From):e-postayı gönderen kişinin adresi
Alıcı ya da Kime (To): e-postanın gönderildiği kişinin adresi. Eğer birden fazla kişiye aynı e-postayı göndermek istiyorsanız adresler arasına virgül koyup bunu yapabilirsiniz.
Karbon Kopya "KK" (CC, Carbon Copy):  e-posta gönderilen kişiye ek olarak bu e-posta başka birine de bilgilendirilmek üzere gönderilebilir işte o zaman bu e-postayı bilgilendirmek üzere gönderilecek olan kişinin adresi buraya yazılır. Bu daha çok işletmelerde kullanılan bir özelliktir.
Konu (Subject): Bu gönderilecek olan e-postanın başlığıdır. Birçok servis sağlayıcı eğer başlık yok ise iletileri kabul etmemektedir bu yüzden yazılması iyi olur.
Tarih (Date): e-posta gönderildiğindeki tarih ve saattir. Bunu servis sağlayıcı ekler.
İleti gövdesi (Body): Burada e-postanın içeriği vardır.
Yanıtlama (Reply):  Size gelen bir e-postaya doğrudan yanıt vermek istediğinizde bu özellik kullanılır. Sistem alıcının adresini otomatik olarak atar. Bu belki de en çok kullanılan yöntemlerden birisidir.
 Herkesi yanıtla (Reply All): Yanıtlanan e-postayı, gelen e-postanın To: ve CC: kısmında yazılmış olan tüm kişilere yollamak için kullanılır.
Yönlendirme (Forward, Fwd): Gelen bir iletinin bir başka kişiye doğrudan yönlendirilmesini sağlar.
Ek (Attachment): Yazıya ek olarak yollanan dosyalardır. Virüslerin başlıca yayılma yollarından biridir. O yüzden e-postayı gönderen kişiyi tanıyor olsanız dahi şüpheli görünen dosyaları açmayınız.
Şimdi biraz POP3 ve IMAP protokollerinden bahsetmek istiyorum. Bu protokoller e-posta yazılımları tarafından kullanılan en bilinen protokollerdir. e-posta yazılımına bir adres eklemek istediğinizde size hangi yöntemle sunucuya bağlanmak istediğinizi soracaktır.POP3 ile bağlantı yaptığınızda sunucudaki tüm e-postalarınız makinanıza indirilip sunucudan silinecektir. IMAP’ta ise sadece mesajların başlıkları getirilir lakin e-postalar sunucudan silinmezler.
e-posta yazılımlarında genelde bir e-posta adresi için şu dizinler bulunmaktadır.
Gelen Kutusu (Inbox): Gelen e-postalarını bulunduğu dizindir.
Gönderilenler (Outbox ya da Sendbox): Sizin gönderdiğiniz e-postaların bulunduğu dizindir.
Silinenler (Deleted Items) :Silinmiş olan e-postaların bulunduğu dizindir.
İstenmeyen Postalar (Junk e-mail ya da Spam):e-posta yoluyla birçok virüs ve rahatsız edici mesajlar gelmektedir. Bunu önlemek için birçok servis sağlayıcı değişik yöntemler kullanmaktadır. Birden fazla kişiye gönderilen ve rahatsızlık verici olduğu saptanan e-postalar servis sağlayıcılar tarafından Junk ya da Spam yani istenmeyen e-posta olarak ilişkilendirdiler ve Junk dizinine konurlar. Tabi bazı durumlarda arkadaşlarınızdan gelen e-postalarda buraya kaydolabilir. Eğer bir e-postanın rahatsız edici olmadığını biliyorsanız bunu gelen kutunuza atabilirsiniz.

4 Kasım 2013 Pazartesi

Google Play Store



Kullanmakta olduğumuz Android işletim sistemi yüklü cihazlarımız eğer ki sadece üzerlerinde yüklü uygulamalarla kalsalardı eminim hiç kullanışlı olmazlardı. Bu cihazları kullanışlı hale getiren uygulamalardır. Bizlerde her geçen gün yeni bir uygulama denemek isteriz. İşte bu noktada hepimizin vazgeçemeyeceği yer Google Play Store’dur. Bunun dışında başka ürünler de bulunmakla birlikte bu Android için en geniş ve en kapsamlı olan yerdir. 
Şimdi gelin hep beraber Google Play Store’u inceleyelim. Buraya nasıl üye olup buradan nasıl faydalanabileceğimize bir bakalım.
Google Play Store eski adıyla Android Market,  Google tarafından işletilmektedir. Şimdilerde ismi web tabanlı olanda Google Play, cihazlardaki uygulama ismi ise Play Store’dur. Her iki durumda da aynı hizmetten bahsedilmektedir. 
Google Play Store Android işletim sistemi yüklü cihazlara ücretli veya ücretsiz çeşitli ürünler sağlayan bir sanal markettir. Burada oyun ve müzikten tutun da kitap ve cd ’ye kadar her şey bulmak mümkündür. Milyonlarca kişinin kullandığı bu alan artık sektördeki yerini sağlamlaştırmış ve olmazsa olmazlardan biri haline gelmiştir.
Google Play uygulamasını(alanını) kullanabilmek için her şeyden önce bunun akıllı telefonunuzda ya da tabletinizde kurulu olması gerekmektedir. Eğer uygulama yok ise buna web sayfası aracılığıyla da ulaşabilirsiniz. Tabii ki uygulama daha bütünleşmiş bir şekilde çalışmaktadır.
Bazı tablet üreticileri Google ile bu konuda anlaşma yapmadıklarından dolayı bu uygulama tabletlerde yüklü olarak gelmemektedir. Bu da tabii ki bu tabletlerin fiyatlarının daha düşük olması anlamına gelmektedir. Lakin daha sonra oyun yüklemek istenildiğinde Google Play Store’a kullanıcı ulaşamamaktadır.
Eğer ki cihazımızda Google Play uygulaması var ise bunu kullanabilmenin ikinci şartı bir Google hesabınızın (gmail) olması gerekmektedir. Eğer hali hazırda bir Google hesabınız var ise bunu o cihaza bağladığınızda Google Play uygulaması çalışacaktır. Yoksa o an bir hesap edinmeniz gerekmektedir. Bu Google hesabınızı cihazla eşleştirmek (bağlamak) zor bir işlem değildir. Eğer ki bunu ilk cihaz kurulumu esnasında yapmamışsanız Google Play ilk kez çalıştırıldığında sizden bunu isteyecektir. Bu aşamada bu eşleştirme işlemini yapabilirsiniz ya da yeni bir hesaba kayıt olabilirsiniz. Eğer bunu kendiniz yapmak istiyorsanız Ayarlar menüsüne gidip oradan da Hesaplar ve Senkronizasyonu seçip Hesap Ekle tuşundan yapabilirsiniz. 
Bu eşleştirme esnasında sizden kredi kartı bilgilerinizi girmeniz istenebilir. Bu adım gerekli değildir bunu atlayabilirsiniz. Bunun sebebi ise Play Store’da bulunan ürünler iki kategoridir, ücretli ve ücretsiz olanlar. Kredi kartı bilgileri ücretli olan uygulamaları satın almak içindir. Şu ana kadar şahsen ben ücretli hiçbir şey kullanmadım. Eğer gerekirse var olan ücretli uygulamalardan birisini buradan indirmek istediğinizde ödeme için gerekli kredi kartı bilgilerinizi daha sonrada verebilirsiniz.
Tüm bu işlemlerden sonra Google Play uygulaması açılacaktır. Google Play Store uygulaması çok dilli bir uygulamadır. Google hesabınızdaki dil seçenekleriniz doğrultusunda bu uygulama istediğiniz dilde açılacaktır.
Google Play’in ara yüzü ve menüleri oldukça basit ve sadedir. Ürünler kategorilere ayrılmıştır ve her kategorinin altında ücretli ya da ücretsiz olmak üzere ürünler ayrılmıştır. 
Eğer oyun indirmek istiyorsanız ve bu oyunun ismini biliyorsanız bunu bulmanın en kolay yolu aramadır. Aramak için Büyüteç ikonu ’una bastığınızda size sağ köşede bir arama listesi çıkartacaktır. Buraya oyunun ismini yazdığınızda o isimdeki tüm ürünleri size listeleyecektir. Bu listede sizin cihazınızla uyumlu olan ürünler listelenmektedir. Eğer ki bu listede sizin aradığınız uygulama yok ise bilin ki bu aradığınız uygulama sizin cihazınıza uyumlu değildir. 
Bir kez cihazınızla bir Google hesabınızı eşleştirdiğiniz zaman, bunu Google hatırlamaktadır. O yüzden bu Google Play platformunun web adresine  (https://play.google.com/store) herhangi bir cihazdan girdiğinizde, sizin kayıtlı cihazlarınızı ve indirmiş olduğunuz uygulamalarınız burada gösterecektir. Hatta başka bir cihaza yine bu Google hesabınızı bağladığınızda bu uygulamaları bu yeni cihaza indirmeniz çok kolay olacaktır. (Hatta bazı durumlarda bu işlem otomatik olarak yapılabilmektedir) .

Sonuç olarak Google Play Store kelimenin tek anlamıyla bir bulut bilişim çözümü örneğidir, bizlere birçok uygulamaya tek yerden erişme imkânı sağlamaktadır. Umarım buna benzer çözümler çoğalır ve biz son kullanıcılar bunlardan daha da çok istifade ederiz. 

Android Ofis Uygulamalari


Geçtiğimiz haftalarda kendime ikinci bir tablet aldım. Birincisini sadece oyunlar için kullandığımdan aldığım günden bu yana bir kenara bırakmıştım. İkinci tableti almamım sebebi ise içerisinde Intel Atom işlemci olmasıydı. Bu güne kadar Android işletim sistemi yüklü, Intel tabanlı tablet görmemiştim. Belki başka bir yazımda size bu deneyimimi de anlatırım.  Derken bu sefer bu tableti kullanmalıyım diye düşündüm. Genelde işlerim için masaüstü yahut ta dizüstü bilgisayar kullanırım ve de yazılarımı MS Office Word kullanarak yazarım. Tabletin sağını solunu kurcaladıktan sonra yine kendi kendime bak yine işe yaramayan bir şey aldın, gitti senin 200’lük dedim. İçerisinde ofis yazılımı dahi yok ,nasıl yazı yazacaksın?
Derken şöyle bir araştırma yaptım. Meğer Android işletim sistemleri için ne güzel ofis uygulama paketleri varmış. Hatta piyasa iyiden iyiye kızışmış. Microsoft dahi Android işletim sistemi için Office uygulamasını çıkartmış. Bunu duyan Google misillemede geri kalmamış ve yeni ürünü için parasız alın kullanın demiş. Bu durum tabii ki bizim yararımıza. Başladım denemeye onu indir bunu indir, denemesi bedava. Neyse sizde aynı sorunla karşı karşıya kalmayasınız diye bu yazımı bu konuya ayırdım. Belki size biraz yardımcı olabilirim. 
Bu uygulamalar sayesinde Android tabanlı cep telefonu ve tabletlerinizde Microsoft Office belgelerini görüntüleyebilir, üzerlerinde değişiklikler yapabilir ve hatta yeni belgeler üretebilirsiniz. Hatta pdf dokümanları dahi yapabilirsiniz.

Benim sizlere tavsiye edebileceğim Android işletim sistemi için ofis uygulamalarını altta sizlere sunuyorum.  Ayrıca bunları Google Play Store’dan indirebilirsiniz. Yalnız burada işlenen her uygulama sizin akıllı telefonunuza ya da tabletinize uyumlu olmayabilir. Örneğin SMS özelliği olan bir uygulama tabletinizde çalışmayabilir -tecrübe ile sabittir-.
Kingsoft Office 5.3.1
Bu benim en beğendiğim uygulama paketi. Bu uygulama paketinin tüm sürümü parasız olarak geliyor. Ara yüzü alışık olduğumuz MS Office uygulamalarına oldukça benziyor. Zorlanmadan yeni bir doküman oluşturabiliyorsunuz. Bir kullanıcının ihtiyacı olan tüm formatları destekliyor ve kullanımı çok kolay.
Polaris Office 
Ara yüzünün oldukça kullanışlı olduğu söyleniyor. Şahsen kendim kullanmadım. Kullanıcı değerlendirmelerinden anladığım ,özellikle akıllı telefonlar için biçilmiş kaftan.
OfficeSuite Pro 
Ara yüzü oldukça kullanışlı. Lakin bu ürün paketi ücretli. Ücretsiz olarak denemesini yapabilirsiniz.
Quickoffice 
Google tarafından geçtiğimiz günlerde bedava olarak sürülen ofis uygulama paketi. Kullanımı oldukça kullanışlı.  Burada bir Google geleneği devam ettirilmiş. Uygulamanın basit ve sade bir ara yüzü var. Kullanımı kolay. Google ’un tüm güçlü elemanları burada devreye girmiş. Örneğin Google çeviri kullanılabiliyor. Buda güçlü bir destek.
Office Mobile for Office 365 
Her ne kadar paralı bir ürün olsa da bu uygulama paketinden burada bahsetmek istiyorum. Microsoft’un Android tabanlı bir sistem için ofis paketi çıkarttığını duyduğumda çok şaşırdım. Yukarıda da belirttiğim gibi bu piyasayı oldukça karıştırdı. Bu bildiğimiz MS Office uygulamasının Android sürümü, yine bu ürüne Google Store’dan ulaşılabilir. Lakin unutmayın bu ürün ücrete tabi.
Sizlere yazılarımda sıkça, değişmekte olan bilgisayar dünyasından bahsediyorum. Artık sabit bilgisayarlar yavaş yavaş yerlerini ultrabooklara, tabletlere ve akıllı telefonlara bırakıyorlar. Serbest yazılım olduğu için Android bu pazarda çok büyük bir paya sahip. Anlaşılan o ki, büyük firmalar sonunda bunun farkına vardılar ve bu pazarı kaçırmak istemiyorlar bu yüzden de kendilerini bu sistemin içine dâhil ediyorlar. Bu bir yana, yeni birçok firma güzel yazılımlarıyla bu pazarda söz sahibi olmaya başlıyor. Böylelikle biz kullanıcılara da bu ürünleri kullanmak kalıyor. Yukarıda bahsi geçen güzel ofis uygulamaları olduğu sürece ben tabletimi iş için kullanabilirim. Onun dışında benim için bir oyun konsolu olarak kalacaktı. Yine yırttık. 

VoIP nedir?



Gelin bugün biraz para ödemeden nasıl birisini ararız ona bakalım. Belki de birçoğunuz bunu zaten yapıyorsunuz. Ama yine de gelin bu iş nasıl çalışıyor biz ona bir bakalım, ardından da bunu nasıl yapabiliriz ona inceleyelim.
Para ödemeden birisiyle konuşmak hepimizin arzu ettiği bir şeydir. Bunu yapmamıza olanak sağlayan sisteme VoIP yani Voice Over IP ismi verilir. Kısaca tarif etmek gerekirse VoIP Internet veyahut ta veri hatları üzerinden ses aktarımı yapmak olarak tarif edilebilir.
Bu sistemin çalışması için muhakkak Internet bağlantınızın olması gerekmektedir. Tabii ki kapalı bir ağınız varsa bu işlem burada da yapılır. Lakin biz son kullanıcılar için Internet bağlantısı şarttır. Kısaca VoIP bir protokol yani bir yöntemdir.
Basitçe çalışma mantığı şudur. Sayısal formattaki ses, veri paketleri olarak karşıya yollanmakta ve karşı tarafta tekrar dijital ses haline dönüştürülmektedir. Sayısal format daha iyi kontrol edilebilmektedir. Örneğin sayısal formattaki bir ses sıkıştırabilir, yönlendirebilir ve daha iyi bir formata çevrilebilir.
Özetle VoIP, analog ses (bakır telefon kabloları ile iletilen ses) sinyalini alarak dijital sinyallere dönüştüren ve bu sinyalleri internet üzerinden ileten bir teknolojidir.
Eğer ki evinizde Internet varsa VoIP kullanmak için iki çözüm vardır. Yazılım ve/veya donanım tabanlı çözümler. İki taraflı VoIP kullanmak için eğer ki donanım tabanlı çözümü tercih ederseniz bunun maliyeti oldukça yüklüdür. Evimizde kullandığımız telefon cihazları analog ses için tasarlanmış olduklarından dolayı VoIP için uygun değillerdir bu yüzden bunları VoIP telefon cihazları ile değiştirmeniz gerekmektedir ki bunların fiyatları oldukça yüksektir. Ayrıca modemlerimi zinde bu sisteme uygun olması gerekmektedir. Bu yüzden bu çözüm tipini daha ziyade şirketler tercih etmektedir.
Biz ev kullanıcıları için en uygun olan çözüm ise yazılım tabanlı çözümlerdir. Bunun için her şeyden önce bir bilgisayara, tablet ya da bir akıllı telefona ihtiyacımız vardır. Bundan sonra gerekli VoIP yazılımı yüklenir. Dünyadaki en çok bilinen VoIP yazılımı Skype ’tır. Eğer karşı tarafı parasız olarak aramak ve konuşmak isterseniz diğer aranan kişide de Skype’ın yüklü olması gerekmektedir. Eğer ki siz yine de birisini Skype aracılığıyla aramak isterseniz bunun için firma sizden bir miktar para talep etmektedir.
Cep telefonları için uygun bir diğer VoIP uygulaması da Viber’dır. Zaten akıllı telefonu olup da üzerine Skype ya da Viber yüklemeyen kimse yoktur sanırım.
Peki, insanlar neden VoIP’i seçer. Sebebi oldukça basittir: maliyet. VoIP ucuzdur. Hatta birçok durumda bundan parasızda yararlanılabilir. Ülkemizde VoIP üzerinden hizmet veren telefon şirketleri çok az ve bunlar kendilerini o kadar tanıtabilmiş değiller, lakin bazı ülkelerde durum oldukça farklı. Bu tip ucuz hizmetleri sunan firmaların sayısı oldukça fazla.

Peki, VoIP’nin kötü yanları yok mu, tabii ki var. Her şeyden önce ancak Internet üzerinden kullanılabilen bir sistem olmasından dolayı Internet hattınızdaki bir aksaklık bu sistemin durması anlamına gelir. Eğer ki bağlantınız kötü ya da yavaş ise yine bağlantınızda sorunlar olacak ve ses kalitesi çok düşecektir. Hatta parazitli olacaktır. 
Yine de eğer ki Internet bağlantınız varsa, ben bu sistemlerin kullanılması taraftarıyım. Sonuçta, masrafsız bir şekilde görüşmelerimizi yapabilmenin en kolay yollarından birisi. Zaten birçok büyük firma bu sistemi uzun yıllarda beri çok güzel bir şekilde kullanıyor ve oldukça karlı çıkıyorlar. Yukarıda da bahsettiğim gibi eğer denemediyseniz Skypa ya da Viber’ı denemenizi öneririm. Ses kalitesi bağlantıya göre değişiklik gösterdiği için umutsuzluğa kapılmayın zaten birçok cep telefonu şirketi bırakın 3G bağlantısını normal bağlantıyı dahi zor yapıyor.

18 Ekim 2013 Cuma

3D (Üç Boyutlu )Yazıcılar





Yazıcı dediğimizde aklımıza sadece evlerimizde ya da ofislerimizde kullandığımız yazıcılar gelir. Bunlarla sadece yazı veya resimlerimizi basarız. Peki, bastırdığımız resmin çerçevesini de kendimiz satın almak yerine oluştursak nasıl olurdu? Bunu belki bugün evimizde yapamıyoruz ama birkaç yıl içerisinde bunu yapmamız çok kolay olacak. İşte 3D yani üç boyutlu yazıcılar bu iş için geliyorlar.

3D yazıcılar verilen herhangi bir nesneyi üç boyutlu bir halde oluşturan yazıcılardır. Bunun için basmak istediğimiz nesnenin üç boyutlu çizimi gerekmektedir. Bu üç boyutlu çizim yazıcıya gönderildikten sonra yazıcının kullandığı teknolojiye göre bu nesne yazıcıda oluşturulur. Bu yazıcılar tasvir etmek başta biraz güç gelebilir. Bunun için bir kutu hayal edin, sonuçta kâğıt üzerine bir şey basmayı düşünmüyoruz. Bu kutunun alt kısmında sağa sola dönebilen bir parça olsun. Kutunun üst tarafında malzemeyi yavaş yavaş kutunun içerisine püskürten bir parça olsun. Bu malzemeyi yavaş yavaş eritip alttaki parçanın üzerine dökelim. Bu dökülen malzeme kuruduğunda üzerine bir kat daha malzeme dökelim ve bu işlemi istediğimiz materyal ortaya çıkana kadar devam ettirelim. İşte bu yazıcılar böyle çalışır. (Mumu eritip bir yere dökün, bu soğuyunca bir kat daha dökün ve bu işlemi devam ettirin sonunda üç boyutlu bir materyal elde edersiniz.)

Günümüzde 3 boyutlu yazıcı teknolojisi birçok farklı teknolojiyi kapsamaktadır. Bu teknolojiler, laser sintering (lazer sinterleme) , fused deposition modeling  FDM  (bileşimli yığma modeli), polimer kürleme gibi sıralanabilir.

Ev kullanıcıları için tasarlanmış olan 3D yazıcılarda en çok kullanılan teknoloji bileşimli yığma modeli ‘dir. Bu teknikte bilgisayarda 3 boyutlu modeli bulunan cisim 2 boyutlu katmanlar halinde yığılarak 3 boyutlu ürün elde edilir.

Yukardaki şekilden de anlayacağınız üzere (1) Plastiğin püskürtüldüğü kafa (2)Katılaşmış plastik  (3)Hareket eden tabla.
Bileşimli yığma modeli (FDM) bir yazılım süreci ile baslar. Her şeyden önce istenilen objenin bir program aracılığıyla üç boyutlu tasarımı yapılır. Bu tasarım hazırlanırken katmanlar halinde olması gerekir. Yazılım modelleri matematiksel olarak katmanlara ayırır ve bu katmanları üst üste inşa etmek üzere 3 eksenli bir cihaza gönderir. Genellikle termoplastik malzemeler kullanılır. Termoplastik malzemeler thermoset malzemeler ile karşılaştırıldığında defalarca eritilebildikleri ve belirli sıcaklık aralığında sıvılaşabildikleri için bu teknoloji için oldukça uygun malzemelerdir. Termoplastik malzemenin düzgün bir şekilde yığılabilmesi için erime sıcaklığına ısıtılmış  bir kafadan püskürtülmesi gerekmektedir. Bu kafa bilgisayar tarafında kontrol edilerek parça geometrisini  uygulayacak şekilde hareket ettirilir ve termoplastik malzemenin yığılması ile beraber parça 2 boyutlu katmanlar halinde tablaya yığılır ve üretilmiş olur. 
3D yazıcılarda genellikle malzeme olarak PLA (Poliaktid, Laktik asit polyesteri) ve PLA (Poliaktid, Laktik asit polyesteri) kullanırlar. PLA malzemesinin kullanımı daha rahattır, çünkü kuruma sırasında fazla çekmemektedir ve oluşan objenin boyu daha isabetlidir. Fakat PLA yapısal olarak daha dayanıksız ve 60 0C sıcaklıkta yumuşamaya başlamaktadır. ABS yapısal olarak daha kararlıdır ve ancak 100 oC üzerindeki sıcaklıklarda yumuşamaya başlamaktadır. Kuruma esnasında hacim kaybetmektedir.
Peki, 3D yazıcıların fiyatları ne kadardır. Şu an için fiyatları oldukça pahalı, ev kullanımı için yaklaşık olarak 1200 € ‘dan bunlara ulaşabilirsiniz. Tabii ki profesyonel çözümler için tasarlanmış olan modeller 10000  €’dan başlıyor.
Bu yazıcıları hangi alanlarda kullanabilir diye sorabilirsiniz. Bunu için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Örneğin cep telefonunuzun kapağı kırıldı. Bunu bu yazıcıdan bastırabilirsiniz. Buzdolabınıza bir yedek parça gerekiyor bunu bulmanız ve almanız uzun sürecek, bunun yerine bastırıyorsunuz. Bunu için firmalar artık yavaş yavaş ürünlerinin yedek parçaları için üç boyutlu modellerini satmaya ya da vermeye başlıyorlar. Örneğin BMW firması bunun için birçok yedek parçanın modelini müşterilerine hazırlamaya başladı bile.
Önümüzdeki yıllarda bu yazıcılar sayesinde dünyamızda birçok şeyin değişeceği aşikâr. Buna sanayi devrimi diyenler dahi var. Bu sayede üretim sektöründen ulaştırmaya, sağlıktan inşaata birçok alanda değişikliklerin olması bekleniyor. Belki de beş on yıl sonra istediğiniz bir şeyi almak için mağazalar yerine ilk önce tasarımcıya gidip bunu tasarlatıp sonrada 3D yazıcı dükkânlarına gidip bunu bastırabileceğiz. Hayal mi, bekleyelim görelim.

3 Ekim 2013 Perşembe

Ekran Kartı –Grafik Kartı nedir?

Bir bilgisayara almak istediğinizde benim size soracağım sorulardan birisi bu bilgisayarla oyun oynayacak mısınız olacaktır. Eğer cevabınız evet ise sizden hangi oyunları oynamak istediğinizi bana söylemenizi isteyeceğimdir. Bunu yapmamdaki amaç kullanacağınız bilgisayarın grafik ihtiyacını tespit edip size en uygun ekran kartını bulmak içindir.
Ekran kartı ya da bir diğer ismiyle grafik kartı basitçe bilgisayarınızdaki görüntüden sorumlu olan parçadır. Ekrana gelen tüm görüntüler bu devre bütününden geçer. Görüntüden sorumlu bu devre bütünü dahili ve harici olmak üzere iki türde karşımıza çıkar.
Dahili olan grafik kartları ana kart üzerine gömülüdür. İngilizce bunlara on-board grafik kartı denilir. Bu tip sistemlerde görüntüden sorumlu entegre, işlemleri yapabilmek için bilgisayarın hafızasını (RAM) ve işlemcisini kullanmaktadır. Bu da sistem performansını düşürmektedir. Bir de son dönemde çıkan işlemci modelleri kendi üzerlerinde gömülü grafik kartlarıyla gelmektedir. Bu yeni işlemciler üzerindeki grafik kartları gün geçtikçe daha güçlenmektedir. 
Harici grafik kartları –ki gerçek anlamda kullanıcıların grafik kartı denildiğinde kastettikleri budur- ana kart üzerine sonradan giriş yuvalarına eklenen parçalardır. Genellikle iyi bir oyun kalitesi ve deneyimi için bu harici grafik kartlarına ihtiyaç duyarız. Bunun sebebini size biraz sonra grafik kartlarının yapısını anlattığımda eminim daha iyi kavrayacaksınız.
Grafik kartları ana hatlarıyla dört parçadan meydana gelmektedir: GPU (Graphics Processing Unit) Görüntü İşlemcisi, Soğutucu, Hafıza(RAM), ve RAMDAC  (RAM Digital-to-Analog Converter).
GPU Görüntü İşlemcisi. Ekrana verilecek olan görüntünün işlenip sunuma hazırlanmasının yapıldığı işlemci modülüdür. Bu aslında kendi başına bir işlemcidir.
Hafıza (RAM) Bu hafıza modülü, GPU ve diğer görüntü entegreleri tarafından kullanılan grafik kartına özgü hafızadır. Bunun olmadığı durumlarda görüntü işlemleri için bilgisayarın hafızası (RAM) kullanılmaktadır. Bu yüzden de
Hazırlanan görüntü ekranlara gönderilmektedir. Lakin dijital dünyada bir ve sıfırlar mevcuttur. Eskiden kullanılan CRT (Cathode Ray Tube)monitörleri hatırlayacaksınız bunlar oldukça büyüktür ve analog görüntü verirler. İşte RAMDAC bu iş içindir. Grafik kartını düzenleyerek dijital görüntünün analog görüntüye çevrilmesini sağlayan bir RAM hafızadır. Eskiden kendi başına bir parça olan bu parça günümüzde GPU içerisine gömülü haldedir. Bu yüzden artık önemini yitirmiştir. Aynı zamanda bu parçacık, analog ekranların ortadan kaybolmasıyla birlikte yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır.
Grafik kartı ile ekran arasındaki bağlantı türleri nelerdir.
VGA (Video Graphic Array) ya da D-sub,Bu bağlantı tipi en eski ve en yaygın olarak kullanılan bağlantı türüdür. Görüntü analog olarak aktarılır. Bu arabirim mavi renkte ve 15 pinli bir yapıya sahiptir. Hemen hemen her bilgisayarda bulunmaktadır.
Digital Visual Interface (DVI-I),Bu bağlantı türü VGA’den sonra geliştirilmiştir ve sıkıştırılmamış dijital video verisinin taşınmasını amaçlamaktadır. Birden fazla tipi mevcuttur. Bazı tipleri analog görüntüyü de desteklemektedir.
High-Definition Multimedia Interface (HDMI),Ses ve görüntü verilerini sıkıştırılmadan dijital olarak aktarmak için geliştirilmiş bir arabirimdir. Eğer bilgisayarınızı televizyon ekranına bağlamak istiyorsanız bu bağlantı türü en iyi seçimdir. Hem görüntü kalitelidir hem de ses taşınmaktadır.
DisplayPort, Video Elektronik Standartları Kurumu ( Video Electronics Standards Assosiation - VESA) tarafından önerilen, yeni bir dijital görüntü ara yüzü standardıdır. Bu bağlantı türünün lisans ve telif hakkı serbesttir.
  
Günümüzde harici Grafik Kartlarının ana kart üzerine üç değişik şekilde yerleşmektedir.
AGP,PCI-X ve PCI Express. AGP ve PCI-X bağlantı ara yüzünü kullanan grafik kartları artık günümüzde yok denecek kadar azdır. Bu yolu bize sunan ana kartları bulmakta oldukça zordur. Günümüzdeki grafik kartları PCI Express ara yüzünü kullanmaktadır.
Yeni bir bilgisayar alırken ilk önce lütfen onu ne için kullanacağınızı düşünün. Eğer üç boyutlu oyunlar oynamak istiyorsanız veyahut ta mimari çizim programları kullanacaksanız muhakkak iyi bir harici ekran kartı almanızı öneririm. Yok, bana facebooktaki oyunlar yeter ya da ben sadece web sayfalarına giriyorum diyorsanız harici gömülü ekran kartı sizin için yeterlidir, fazla masrafa gerek yok.

19 Eylül 2013 Perşembe

RAM nedir?



Yeni bir bilgisayar alırken muhakkak satıcı size içerisinde şu kadar da RAM’ı var, ya da bilen bir arkadaşınız bak alırken en azından şu kadar hafızası olsun demiştir. Peki, nedir bu RAM? İşte bu yazımda sizlere bundan bahsetmek istiyorum.

RAM kelime anlamı olarak (Random Access Memory) Rastgele Erişimli Bellek anlamına gelmektedir.

Bilgisayarlarımızda genelde iki tip hafıza kullanılır. Geçici ve kalıcı olanlar. Geçici hafıza bilgisayarımızın çalışması için gereksinim duyduğu hafıza türüdür. Açılış düğmesine bastığınız andan itibaren bilgisayarımız çalışmaya başlar. Sırasıyla ilk yüklemler yapılır ve bundan sonra sabit diskimize kayıtlı olan işletim sistemimiz sırasıyla açılmaya başlar. Bilgisayarımız sabit diskimizden okuduğu işletim sistemi verilerini daha hızlı erişim için RAM üzerine yazmaya başlar. Ardından gerekli sistem dosyaları ve hizmetler yine RAM üzerine kaydedilir. Bunun akabinde çalıştırdığımız programlarla ilgili veriler de yine RAM’lar üzerine kaydedilir. Bu işlem bilgisayarımızın çalışması esnasında böyle devam eder. Çalıştırdığımız her program ilk önce RAM belleğe yüklenir ve çalışması esnasında bu program verileri RAM bellek ve sabit disk arasında yazılıp silinerek sürdürülür. Herhangi bir programı kapattığınızda bu programla ilgili veri RAM’lar üzerinden silinip eğer gerekirse sabit diske kaydedilir.

Şimdi biraz da RAM’ların çalışma detaylarına bakalım isterseniz.

Yukarıda da belirttiğim gibi RAM bilgilerin geçici olarak depolandığı bir hafıza türüdür. Bilgisayarlar genellikle o an üzerinde çalıştıkları programlar ve işlemlerle ilgili bilgileri RAM denen bu hafıza parçasında tutarlar. RAM ve sabit sürücü temel olarak aynı bilgileri saklarlar, ancak işlemcinin RAM’daki bilgilere erişme ve onları işleme hızı, sabit sürücüdeki bilgilere erişme ve onları işleme hızından çok daha büyüktür.

Bilgisayarın herhangi bir anda meşgul olduğu programlarla ilgili bilgilere hızlı bir şekilde ulaşması önemlidir. RAM miktarı ne kadar çok olursa, işlemci kullandığı bilgilerin o kadar fazla bir miktarını RAM'a yazabilir ve oradan okuyabilir, bu da bilgisayarınızın performansını arttırır.

Bu yüzdendir ki RAM bilgisayarımızın çalışması için olmazsa olmaz olan parçalardan bir tanesidir. Programların daha rahat çalışması için RAM’lara ihtiyaç olduğundan eğer bir bilgisayarın RAM’ı düşükse ağır çalışması normaldir.

Veriler, sistem tarafından belleklere sık ve belirli bir düzen dahilinde gönderilmez ya da alınmazlar. Verilerin RAM'de saklanması daha önce de belirtildiği gibi sistem çalışır durumda kaldığı sürece mümkündür. Yani sabit disklerde olduğu gibi var olan bilgilere sistem kapandıktan sonra tekrar ulaşılamaz. İşletim sistemi işlem yapacağı zaman, istenilen veriler bellekte yazılı oldukları adreslerden geri alınırlar. Bellek adreslerine hızlı bir şekilde ulaşılması sistemin genel performansını olumlu yönde etkiler.

RAM’ler birbirinden tamamen bağımsız hücrelerden oluşur. Bu hücrelerin her birinin kendine ait sayısal bir adresi vardır. Her hücrenin çift yönlü bir çıkışı vardır. Bu çıkış veri yolunda (Data Bus) mikroişlemciye bağlıdır. Bu adresleme yöntemiyle RAM’deki herhangi bir bellek hücresine istenildiği anda diğerlerinden tamamen bağımsız olarak erişilebilir. İşte rastgele erişimli bellek adı da buradan gelmektedir. RAM’de istenen kayda ya da hücreye anında erişilebilir.

Şimdi size kısaca hafıza ölçü birimlerinden bahsetmek istiyorum. Hafıza ölçü birimleri bilgisayarlarla alakalı her yerde kullanılır. Hafıza kapasitesi byte cinsinden hafızanın kapasitesini verir (Bit en küçük bellek ölçü birimidir. Ya 0’dır ya da 1’dir).
Bellek ölçüleri ise küçükten büyüğe doğru şöyledir:
1 Byte
= 8 Bit
1 Kilo Byte (KB) = 1024 Byte
1 Mega Byte (MB) = 1024 Kilo Byte
1 Giga Byte (GB) = 1024 Mega Byte
1 Tera Byte (TB) = 1024 Giga Byte

RAM yapıları günümüze gelene kadar bazı yapısal değişiklikler geçirmişlerdir. Burada bunların tarihsel detayına girmek istemiyorum. Günümüzde kullanılan bilgisayarlarda DDR RAM belekler kullanılmaktadır. DDR ise Double Data Rate kelimelerin baş harflerinden oluşturulmuştur Türkçe karşılığı çift veri hızı demektir. Günümüzde en sık karşılaştığımız RAM çeşitleri DDR1, DDR2 VE DDR3 ‘tür. Tabii ki bunlarda kendi aralarında veri transfer hızlarına göre çeşitlilik göstermektedirler. Örneğin DDR3 1066 Mhz ile DDR3 1333 her ne kadar DDR3 ise de ikisi bir arada uyumlu çalışmayabilir. Bunun için ana kartınızın nasıl RAM desteklediğine ve kaç adet RAM yuvası bulunduğuna ve bu desteklenen RAM’ların veri transfer hızlarına bakmanızı öneririm.

Burada size DDR RAM’lar hakkında açıklayıcı olması için bir tablo sunuyorum.

DDR (DDR1)
DDR2
DDR3
Veri Transfer Hızı
266, 333, 400 MHz
400,533,667, 800 MHz
800,1066,1333,1600 MHz

 

Peki, günümüzde sistemlerin gereksinim duyduğu en yüksek RAM miktarları ne kadardır. Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim üzere eğer 32-bit’lik bir işletim sistemi kullanıyorsanız kullanabileceğiniz en yüksek RAM miktarı 3,2 GB’tır. 64-bitlik işlerim sistemlerinde bu rakam artmaktadır.

14 Eylül 2013 Cumartesi

Uzaktan Erişim Programları

Bu hafta sizlere uzaktan erişim programlarından bahsetmek istiyorum. Uzaktan erişim programı derken ne kastediyoruz gelin ilk önce ona bakalım ardından da piyasada var olan ve kullanabileceğiniz programlardan bahsedelim.
Kısaca uzaktan erişim programı kendi bilgisayarınızı ya da cihazınızı kullanarak bir başka bilgisayar ya da cihaza bağlanıp onu kontrol etmenize yardımcı olan programlara denir. Tabii ki bu olay sadece kontrol etmekle sınırlı değildir. Bunun yanı sıra iki cihaz arasında dosya transferi ve başka işlemlerde yapılabilmektedir.
Bunu örneklendirecek olursak, bilgisayarınıza bir program yüklemeniz gerekiyor lakin bunun için gerekli bilginiz yok. Bu durumda siz konuya hakim olan arkadaşınızdan bu konuda size yardımcı olmasını istiyorsunuz, o da uzaktan erişim programı aracılığıyla sizin bilgisayarınıza bağlanıyor ve gerekli yüklemeleri sizin adınıza, sizin makinanızda yapıyor. Ne kadar kolay ve zahmetsiz bir işlem değil mi?
Şimdi bu programlar nasıl çalışıyor ona bir bakalım. Bu tarz programların çalışabilmesi için her şeyden önce her iki cihazında İnternete bağlı olması gerekir. Bunun dışında bu programın her iki cihazda da kurulu olması gerekmektedir. Ardından her iki cihazda da bu program çalıştırılır. Genelde programlar her cihaz için bir numara ve şifre oluşturur. Bu numara ve şifre yardımıyla iki cihaz arasında bağlantı kurulur. Ardından bağlanılan cihazda istenilen işlemler yapılır.
Eminim ki birçoğunuz bilgisayarınıza birisinin bağlanıp istediği değişiklikleri yapmasının güvenli olamadığını düşünebilirsiniz. Kafanızda soru işaretleri kalabilir. Genelde bu programların güvenlik korumaları vardır. Aksi takdirde zaten kullanıcılar tarafından pek tercih edilmez. Yine de kullanmak istediğiniz programın hangi güvenlik protokolünü kullandığını kontrol etmenizi öneririm.
Şimdi size ücretsiz olarak kullanabileceğiniz bazı uzaktan erişim programlarından bahsetmek istiyorum.
Teamviewer Bu belki de en çok bilinen ve kullanılan uzaktan erişim programıdır. Kurulumu ve kullanımı oldukça basittir. Kullanıcılara özel ID numaraları atayarak erişiminizi kolay ve mümkün hale getirir. Mobil desteği sayesinde akıllı telefon ve tablet desteğiyle uzak masaüstü bağlantısını da desteklemektedir. Bu programı şu adresten indirebilirsiniz http://www.teamviewer.com

LogMeIn Free sayesinde kendi bilgisayarınıza istediğiniz yerden ulaşarak işlemlerinizi kolayca gerçekleştirebilirsiniz. Yazılım kullandığı 256-bit SSL şifreleme sistemiyle gayet güçlü bir güvenlik sunmaktadır. Bu programın da mobil desteği vardır.
Bu programı şu adresten indirebilirsiniz https://secure.logmein.com/welcome/pro/?wt.ac=1-2

Show My PC

Show My Pc ile uzaktaki bir bilgisayarı internet üzerinden rahatça kontrol edebileceğiniz diğer bir ücretsiz yazılımdır. Mobil desteği Android işletim sistemiyle sınırlıdır. Bu programı şu adresten indirebilirsiniz http://showmypc.com

Ammyy Admin

Kurulum dosyası olmayan bu başarılı ve ücretsiz uzak masaüstü programıyla aynı zamanda güvenlik duvarı ayarlarınızla oynamanıza da gerek kalmamaktadır. Şu anda bildiğim kadarıyla Mobil desteği yoktur. Bu programı şu adresten edinebilirsiniz http://www.ammyy.com

Real VNC

Real VNC internet üzerinden başka bir bilgisayara bağlanmanıza olanak tanıyan bir diğer yardımcı programdır. Bu programın mobil desteği Windows Phone 8 hariç diğer işletim sistemleri için vardır. Bu programı şu adresten edinebilirsiniz http://www.realvnc.com

Eğer Internet bağlantınız var ise uzaktan erişim programları oldukça kullanışlıdır. Bu programlar sayesinde çok uzaktaki cihazlara dahi müdahale edip, problemleri çözebilirsiniz. Ben size yukarıda bazı bedava programlardan bahsettim. Bu listeye daha birçok program eklenebilir. Seçim her zamanki gibi size kalmış.



21 Ağustos 2013 Çarşamba

Windows Phone 8


Akıllı telefonlar donanımları dışında içerdikleri işletim sistemleri üzerinden değerlendirilirler. Uzun zamandan beri sizlere Windows 8 işletim sisteminden bahsettim. Bugünkü yazımda ise Microsoft’un cep telefonları için tasarlamış olduğu Windows Phone 8’den bahsetmek istiyorum. Zannediyorum ki artık piyasada oldukça Windows Phone 8 yüklü akıllı telefona rastlamamız mümkün. Şimdi gelin hep beraber Windows Phone 8’in gelişimine ve biz kullanıcılara neler sunduğuna bakalım. Ardından da piyasada bulabileceğimiz Windows Phone 8 yüklü cep telefonlarına bir göz atalım.

Windows Phone 8 Microsoft tarafından geliştirilen ikinci nesil Windows Phone mobil işletim sistemidir. Bir önceki sürüm Windows Phone 7’dir.29 Ekim 2012 tarihinde piyasaya sürülmüştür. Yine Windows 8’de olduğu gibi Metro ara yüzü bulunmaktadır.

Windows Phone 8, Windows 8’in kalbindeki teknoloji temel alınarak tasarlanmıştır. Bu yüzden de ilk başta ara yüzleri birbirine benzemektedir. Bu sayede Windows Phone ve Windows 8 ortak ağ, güvenlik, medya ve tarayıcı sistemlerini paylaşırlar. Bu aynı zamanda daha iyi performans ve daha fazla özellik, uygulama geliştiriciler için ise yeni olanaklar anlamına gelmektedir.

Şimdi gelin Windows Phone 8 bize neler getiriyor ona bir bakalım.

 Çok çekirdekli işlemci desteği: Windows Phone tek çekirdekli işlemcilerde bile çok akıcı bir şekilde çalışmaktadır lakin yeni sürümü ile birlikte birden çok işlemci desteklemektedir.

Büyük ve net ekranlar: Windows Phone 8 yeni çözünürlük destekleri ile gelmektedir. Bazıları 1280×768 ve 1280×720, bu sayede inanılmaz 720p HD Windows Phone’lar ortaya çıkacaktır.

Esnek depolama olanakları: Windows Phone 8 MicroSD kart desteklemektedir. Bundan önceki sürümlerde bu MicroSD kart desteği yoktur.

NFC: NFC telefonların kısa mesafede kablosuz veri paylaşımına olanak sağlamaktadır. (Bundan daha önceki bir yazımda sizlere bahsetmiştim)Örneğin telefonunuzu başka bir NFC özellikli aygıta dokundurarak resimlerinizi, dokümanlarınızı ya da kişilerinizi paylaşmanıza olanak sağlamaktadır.

Internet Explorer 10: Windows Phone 8, Windows 8’deki Internet Explorer motorunun benzer özelliklerini içermektedir. IE10 daha hızlı ve güvenlidir, aynı zamanda HTML5 desteklemektedir.

Cüzdan(Wallet): Windows Phone 8’in yeni dijital cüzdan özelliği banka kartı, kredi kartı, kupon ve önemli bilgileri cihazda saklayabilmenizi sağlamaktadır. Ek olarak, destekleyen operatörlerin sağlayacağı SimCard ile birlikte kullanıldığında, desteklenen yerlerde telefonumuz ile sadece dokundurarak ödeme yapabilmemiz olanaklı hale gelecektir. Bu sistem ülkemizde ne kadar çalışır bunu bilemiyorum. Sonuçta daha kredi kartı kullanımı dahi yaygın hale gelemedi.

Haritalar ve Yollar: Nokia ile olan işbirliği sayesinde birçok ülkede daha detaylı haritalar ve dönüşleri dahi söyleyen uygulamalar bulunmaktadır. Ayrıca internet bağlantısı olmadığında kullanmak üzere bu haritalar telefona kaydedilebilmektedir. Bunun gerçekten çok kullanışlı bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Sonuçta bu var olan navigasyon cihazlarını telefonumuza taşıdığından cihaz sayısında azalma olmaktadır.

Oyun ve uygulamalar: Windows Phone 8, Windows 8 ile aynı platformu paylaştığından, Windows 8 için hazırlanmış birçok uygulama ve oyun Windows Phone’larda rahatlıkta çalışmaktadır.

 Çoklu Uygulama Desteği: Windows Phone 8 aynı anda birden fazla uygulama çalıştırmamıza izin vermektedir. Yani aynı anda hem facebook uygulamasını kullanıp diğer taraftan navigasyonunuz açık olabilir.

 Cihaz şifreleme: Dokümanlardan şifrelere kadar her şeyi güvende tutmak için, Windows Phone 8 bütün cihazı şifreleyebilen gömülü bir teknoloji ile birlikte geliyor. Buna işletim sistemi ve veri dosyaları da dâhildir.

Güvenlik ve Uzaktan yönetim: Windows Phone 8 UEFI güvenli cihaz açılış protokolünü desteklemektedir ve gelişmiş uygulama paketleme sayesinde cihaz virüslerden daha iyi korunmaktadır. Aynı zamanda bilgi işlem birimleri uygulamaları ve telefonları şu anda Windows için kullandıkları araçlara benzer araçlarla uzaktan yönetebilmektedirler.

Windows Phone 8  işletim sistemine sahip cep telefonlarını Nokia, HTC ,Samsung ve Huawei firmalarında bulabiliriz. Piyasada var olan Windows Phone 8  yüklü cihazlar hakkında daha detaylı bilgi için şu adresi ziyaret edebilirsiniz http://www.windowsphone.com/el-gr/phones