28 Şubat 2014 Cuma

Akıllı Telefonların Pil Ömrünü Uzatma

Günümüzde akıllı telefon kullanıcıları oldukça artmış durumda. Hemen hemen akıllı telefon kullanan herkesin rahatsız olduğu en önemli konulardan birisi de telefonlarının pil ömrünün kısa olması. Bugünkü konumuzda bunu incelemek istiyorum. Bakalım telefonumuzun pil ömrünü nasıl daha uzatabiliriz gelin hep beraber buna bir bakalım.
Bunun için size 4 farklı yöntemden bahsetmek istiyorum.
1.Wi-Fi ve Bluetooth, GPS ve 3G,
2.Lokasyon servisleri,
3. Altta ve arka planda Çalışan Programlar,
4.Ekran parlaklığı ,

Şimdi gelin hep beraber bunları teker teker inceleyelim.
1.Wi-Fi, Bluetooth, GPS ve 3G’i kapatınız.  
Akıllı telefonlarda pil ömrünü en çok tüketen Wi-Fi , Bluetooth,GPS ve 3G özellikleridir. Bunlarda yapacağınız düzenlemeler pil ömrünüzü oldukça arttırmaktadır. Sürekli olarak telefonumuzun bu kablosuz özelliklerini açık tuttuğumuz zaman, telefonumuz etraftaki kablosuz ağları ve Bluetooth bağlantılarını aramaktadır. Buda tabii olarak pil ömrünü azaltmaktadır. Bunun için yapabileceğimiz en güzel şey işimizi bitirdikten sonra telefonumuzun kablosuz özelliklerini kapatmamız olacaktır.
 2.Lokasyon servislerini kapatın
Sizlere daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi akıllı telefonlardaki birçok uygulama lokasyon servislerini kullanmaktadır. Bu da kısaca o uygulamaların sürekli olarak Internet bağlantısına ihtiyacı olduğu anlamına gelmektedir. Sürekli bir bicimde bu uygulamadan birçok sorgu gitmekte ve dolayısıyla pil ömrümüz azalmaktadır. O yüzden gerekmiyorsa bu servisleri kapatmanızı öneririm.
3. Altta ve arka planda gerekmiyorsa Program Çalıştırmayın
Kullandığınız tüm uygulamaları işiniz bittikten sonra kapatınız. Bunların arka planda çalışmasına müsaade etmeyiniz eğer kullanmadığınız bir uygulama arka planda pasif durumda duruyorsa bu sizin pilinizden yemektedir. O yüzden lütfen arka planda açıkta program bırakmayınız. Bazı uygulamalar akıllı telefonunuz açıldığı andan itibaren sürekli olarak çalışmaktadır. Bunları eğer kullanmıyorsanız lütfen bunları kapatınız (Örneğin iPhone’lardaki  Siri gibi)
4.Ekran parlaklığını kısın
Ekranınız ne kadar parlak ise bu o kadar enerji ihtiyacı anlamına gelmektedir. Buda pil ömrümüzü azaltmaktadır. O yüzden mümkünse ekran parlaklığını da mümkün olduğunda orta seviyede veya düşük seviyede tutmanızı öneririm. Aslında bunu telefonumuzun kendisine bırakmanız daha akıllıca olacaktır. Telefonunuzun seçmiş olduğu ekran parlaklık ayarları pilinizin dostudur.

Bugün sizlere kısaca akıllı telefonumuzun pilinin ömrünü nasıl daha arttırabiliriz onlardan kısaca bahsettim. Yukarıda bahsetmediğim konulara ek olarak birde batarya kalibrasyon işlemi var lakin onu kendim denemediğim için sizlerle paylaşmak istemedim. Belki bir dahaki sefere.

Internet of Things (IoT) ,Nesnelerin İnterneti


Bu hafta sizleri birazcık bilim kurgu filmlerine götürüp son dönemde adından çokça söz ettiren bir kavramdan bahsetmek istiyorum: Internet of Thing (IoT) yani Nesnelerin İnterneti.
Güzel değil mi, bizim İnternetimiz bitti şimdi de nesnelerin İnterneti mi başlıyor dediğinizi duyabiliyorum. Evet, bir bakıma öyle.
Nesnelerin İnterneti dediğimiz kavram; benzersiz bir şekilde adreslenen nesnelerin kendi aralarında oluşturduğu, dünya çapında yaygın bir ağ ve bu ağdaki nesnelerin belirli bir protokol ile birbirleriyle iletişim içinde olmalarıdır.
Bir başka deyişle çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazlar sistemi olarak da tanımlamak mümkündür.
Bu cihazlar arasındaki haberleşme ve bilgi alışverişinden dolayı da bu kavrama Nesnelerin İnterneti tabiri kullanılıyor. Tabii ki bu tüm cihazların İnternete bağlı olması gerektiği anlamına gelmemelidir. Örneğin RF sinyalleri kullanarak birbiriyle haberleşebilen cihazlarda bu kapsamda değerlendirilebilir.
Kısacası bunu size bir örnekle açıklamak eminim daha sağlıklı olacaktır. Şimdi biraz bilim kurgu diyelim ve aklımıza çocukluğumuzda izlediğimiz David Hasselhoff  ve akıllı araba  Kitt gelsin. Her şeyden önce kullandığımız tüm cihazların bu kadar akıllı olduğunu, ayrıca bu cihazların birbiriyle haberleşebildiğini düşünelim. Örneğin eve misafiriniz gelecek. Siz misafirlerin geleceği saati cep telefonunuza giriyorsunuz. Ayrıca kişi sayısını verip hangi yemeği pişirmeniz gerektiğini fırınınızın menüsünden ya da tarif listesinden seçiyorsunuz. Bunun için evde olmanıza gerek yok. Ardından fırınınız yemeklerin listesini çıkartıp bunların buzdolabında olup olmadığını kontrol ediyor. Buzdolabınız marketten gerekli ihtiyaçları sipariş ediyor ve malzemeler evinize geliyor. Ardından aydınlanma ve ısınma sistemi siz gelmezden belirli bir süre önce devreye giriyor. Bu arada arabanız saat kaçta evde olmanız gerektiğini hesaplıyor, bunun için trafik ve yol durumunu kontrol ediyor ve hareket saatinden beş dakika önce kendisini çalıştırıyor.
Gördüğünüz üzere tam anlamıyla bir bilim kurgu senaryosu. Lakin bu tip sistemler artık yavaş yavaş çalışmaya başlıyorlar ve teknolojimiz bu yönde ilerliyor ve yakın gelecekte bunların olması oldukça olası görünüyor.
Şimdi gelelim bu konu nereden çıktı. Nesnelerin İnterneti kavramı 1999 yılında Kevin Ashtonun Procter & Gamble’da çalışırken maliyetleri kısmak için ileri sürdüğü bir kavramdan çıkıyor. Bu kavram ilk başlarda RFID etiketleri sayesinde radyo frekansı üzerinden birbirleriyle haberleşen cihazları kapsıyordu ancak gelişen teknoloji ile kavram çok daha geniş bir ileri görüşe erişti. Bu kavram sadece evimizdeki eşyaları ya da yoldaki trafik ışıklarını değil fabrikalarda üretim yapan makinaları da kapsıyor. Kısaca eşyalar düşünüyorlar ,birbirleriyle haberleşiyorlar  ve karar veriyorlar.
Son dönemde Nesnelerin İnterneti için bir adet şirketler birliği kuruldu. Bu şirketler birliği kurucuları tarafından donanım ve yazılım sağlayıcılar arasındaki işbirliğini tesis edecek bir grup olarak tanımlanıyor. Aralarında Logitech ve Ouya gibi şirketlerin de bulunduğu ve toplam 10 şirketten oluşan şirketler birliği duyurusu CES 2014′te gerçekleştirilirken, konsorsiyumun web sitesinden yapılan açıklamada ev otomasyonu, eğlence veya üretkenlik formunda kullanıcılara doğrudan temas edecek internet uyumlu cihazlara ve ilgili yazılım servislerine odaklanılacağı belirtildi.
Şu anda Nesnelerin İnterneti kavramının vücut bulduğu pek çok cihaz olsa da, Nest firması tarafından üretilen akıllı termostat ile duman ve karbon monoksit detektörleri göze çarpıyor. Tabii ki Google Nest’i satın almış durumda. Doğal olarak bu alım diğer şirketleri de her zaman olduğu gibi hareketlendirmiş durumda.

Şimdi sizlere bu kavramın hayatımızı ne zaman etkilemeye başlayacağını kesin olarak söylemem çok zor. Lakin teknolojinin bu yöne doğru kaydığını ve önümüzdeki yıllarda bunun örneklerini göreceğimizi sizlere rahatlıkla söyleyebilirim.