26 Haziran 2013 Çarşamba

Elektrik Hattından Internet Dağıtımı


Daha önceki yazılarımda İnterneti evimizde nasıl paylaşacağımızdan kısaca bahsetmiştim. Bu hafta da sizlere var olan elektrik hattınızı kullanarak bunu nasıl yapabiliriz ondan bahsetmek istiyorum.

Elektrik hatları üzerinden Internet ya da veri dağıtılmasının birçok uygulaması mevcut. Ben bugün sizlere ev ortamında İnterneti nasıl dağıtabiliriz ondan bahsedeceğim. Bu teknolojiye PowerLine denmektedir.

Gelin ilk önce bunun için neler gerekli ona bir bakalım. Her şeyden önce bu sistem sadece sizin elektrik hattınızda çalışır. Kısacası bu sistemin çalışması istenilen yerdeki tüm elektriğin bir tek saatten alınması gerekmektedir Yani sizden komşunuza bir bağlantı için uygun değildir. Sistem 300 metreye kadar bir elektrik hattını desteklemektedir.

Bu sistem için en azından iki adet PowerLine adaptöre ihtiyacımız vardır. Bunlar alıcı ve verici olarak çalışmaktadır.
Sistemi kurmak için ilk önce bir adet adaptörü alınır. Bu adaptörlerde herhangi bir cihazın prize takılan kablo ucuna benzer bir ucu ve ayrıca bir adet Ethernet kablo girişi vardır. Bunu normal bir şekilde bir elektrik prizine takarız. Ondan sonra modem üzerinden bir adet Ethernet (LAN) kablosunu bu adaptöre takarız. Bu basit işlemden sonra, modemden gelen Internet bizim elektrik ağımızda dağıtılmaya başlamıştır. Internet istediğimiz noktaya gidip yine bir adet Powerline adaptörünü bir elektrik prizine taktığımızda bu dağıtılan İnterneti alacaktır. Buradan eğer istersek yine bir Ethernet(LAN) kablosu yardımıyla İnterneti alabiliriz. Yeni çıkan bazı sistemlerde bu ikinci adaptör aynı zamanda bir kablosuz ağ dağıtıcısı olarak çalışmaktadır. Burada istenirse kabloya gerek yoktur. Eğer bir başka odada yine Internet istersek bir diğer Powerline adaptörü ile bu işlemi gerçekleştirebilir.
Peki, bu teknolojinin bize kattıkları nelerdir.
Internet için yeni kablolara gerek yoktur, dolayısıyla duvarlarda delik açma derdimiz ortadan kalkmaktadır.
Kablosuz bağlantı kullandığımız yerlerde modemden uzaklaştıkça zayıflayan sinyal sorunumuz ortadan kalmaktadır.
Yukarıda da bahsettiğim gibi bu sistem 300 metreye kadar elektrik hattını desteklediğinden 300 metre uzakta da aynı verimi bize sunmaktadır.
Genelde ilk başlayan ev kullanıcıları için bu Powerline adaptörleri ikili setler halinde satılmaktadır. Yaklaşık maliyetleri 40 Avro civarındadır.
Eğer zahmetsiz bir bicimde var olan elektrik sisteminizi kullanarak evinizde bir ağ kurmak ya da İnternetinizi paylaşmak istiyorsanız bu yeni teknolojiyi denemenizi tavsiye ederim.

 
 

18 Haziran 2013 Salı

Sanal alem , Sosyal Medya ve İnsan


Sosyal Paylaşım siteleri artık hepimizin hayatında. Onlar olmadan yapamaz hale geldik. Günde en az birkaç defa facebook sayfasına bağlanmadan hatta akıllı telefonlarıyla hep facebook ta olmayan az kişi kaldı sanıyorum. Bazılarımızda istememekte farkında olmadan sürekli facebookda oluyoruz. Bunu nedense facebook cok istiyor. Gerçi bunu facebook ile sınırlamamak lazım. Tüm sosyal paylaşım siteleri kullanıcılarının her daim aktif olmasını ve sistemde olmasını istiyor. Peki, ama neden? Neden sürekli facebook ya da twitterda olmalıyız. Bunlar olmazsa ne olacak. Bunlar nefes almak kadar gerekli mi?

Aslında bunu anlamak için ilk önce insan davranışlarını incelememiz gerekiyor. Nedir bu sosyal ağlarda bizi çeken ve bağımlılık yapan.

İnsanoğlu sosyaldir. Yalnız kalamaz. Konuşmak, paylaşmak, dokunmak ve hissetmek ister. Meraklıdır da aynı zamanda. Etrafında nelerin olup bittiğini öğrenmek ister. Her insanın bir egosu vardır. Beğenilmek ve aynı zamanda önemli biri olduğunu hissetmek ister. İstekleri vardır. Kendine ait olan gizli duyguları ve arzuları vardır. Bütün bunların yanında aynı zamanda özgür olmak ister.

Gerçek hayatta bütün bunların hepsine birden sahip olmaya çalışmak nafiledir, bu genelde olamaz. Bunun için yaşadığımız dünyanın dışına çıkmalıyızdır. Bu durumda imdadımıza sanal âlem ve akabinde sosyal ağlar yetişmektedir.

Sanal âlem nedir. Bizim yazmak için bir klavyeye, görmek için bir ekrana, duymak için bir hoparlöre ve eğer istiyorsak göstermek için bir kameraya ihtiyacımızın olduğu bir ortamdır. Ondan sonra istediğimiz kişi olabiliriz. Burada bizi sınırlayana hiçbir şey yoktur. Alabildiğince egomuzu tatmin edebilir ve kılıktan kılığa girebiliriz. İnsana dur diyen bir şey olmadığında insanoğlunun neye dönüştüğünü hepimiz çok iyi biliriz. Burada aklıma şu güzel söz geliyor Bir kişinin ne olduğunu anlamak istiyorsan ona güç ver, gerisi kendiliğinden gelir. Burada işte sanal ortam bizlere öyle bir güç veriyor ki içimizdeki bütün istekler ortaya çıkıyor.

Sosyal paylaşım siteleri her ne kadar ilk başta zaten tanıdığımız kişilerin bir arada olduğu ortamlar idiyse de şu anda eminim hepinizin arkadaş listesinde belki de hiç tanımadığınız arkadaşlarınızın arkadaşları var. Ayrıca listemiz kabardıkça sosyalleşiyoruz(!) da. Arkadaş sayımız artıyor ve bizi tanıyanlar çoğalıyor. Bunun iyi ve kötü tarafları tabii ki. Her şeyimizi, her anımızı, tepkimizi herkesle paylaşıyoruz. Bu ne kadar doğrudur bundan emin değilim. Bazen bu birçok arkadaş sayesinde iş bulduğumuz da oluyor. Ortaya attığımız bir tweet bazen ortalığı karıştırıyor takipçiler çılgına dönüyor. Kendi fikrimizdeki insanlarla rahat rahat konuşabiliyoruz.

Sosyal ortamlardaki tartışmalarda çoğu kez nahoş durumlar da ortaya çıkmaktadır. Genelde karşımızda bir insan olmadığı için konuşmalarımız, atıflarımız bazen adap dışına çıkmaktadır. (Buna yorumlarda yapılan küfürleri örnek verebiliriz ).

Ayrıca şu anda kişiler birbirleri aracılığı ile haber kaynaklarına birebir ulaştıklarına inanmaktadır. Bu yüzden de sosyal medya araçlarının etrafta olan biteni öğrenmenin en kesin yolu olduğu inancı hâkim olmaya başlamıştır. Bunun gerçekte böyle olup olmadığı artık tartışılmaktadır.

 

Sosyal ağ siteleri biz kullanıcıların her daim o ağda olmamızı istemektedir. Tabii ki haklı sebepleri vardır. Eğer en değer verdiğiniz iletişim yöntemimiz bir sosyal ağ olursa ondan kopmamız da söz konusu değildir. Dolayısıyla bu ağın sahibi bu işten maddi bir kazanç beklediği için de para kazanmak için bizleri sürekli olarak orada tutacaktır. En iyi kazanç yöntemleri reklamlardır. Hatta bu artık öyle bir hal almıştır ki sosyal medya uzmanı diye yeni bir meslek doğmuştur.

Sonuç olarak sanal âlem ve sosyal medya insan ihtiyaçlarından doğmuştur.  İnsanoğlunun iletişim becerileri ve yöntemleri yüzyıllar boyunca değişmiş ve gelişmiştir. Bir iletişim yöntemi ta ki onu sorgulamaya başlayana kadar düzenli bir biçimde kullanılmış ve ardından daha güvenilen bir yöntem bulunmuştur. Önemli olan bizim bu araçları kullanırken nasıl davrandığımızdır.

 

11 Haziran 2013 Salı

Mobil Yazılım Konum Hizmetleri

Artık iyiden iyiye mobil uygulamalar hayatımızda yer almaya başladı. Bizler bu konuda biraz geç kalmış olsak ta artık birçok mobil uygulamayı öncelikle akıllı telefonlarımızda ardından da tabletlerimizde kullanıyoruz. Yavaş yavaş hayatımıza girmekte olan Windows 8 işletim sistemli dizüstü ve sabit bilgisayarlar sayesinde de bu uygulamaları daha sıklıkla kullanıyor olacağız.
Peki, nedir bu konum hizmetleri ne işe yarar ve nasıl çalışırlar? Konum hizmetleri sayesinde uygulamalar bizim dünyadaki yerimizi hesaplayıp bizlere daha iyi hizmet veririler. Bunu birkaç örnekle açıklamak daha uygun olacaktır. Örneğin cep telefonunuzda bir trafik uygulaması olduğunu farz edelim. Bu uygulamanın anlık trafik bilgilerini verdiğini ve bize yol konusunda yardımcı olduğunu düşünelim. Bu uygulamanın çalışabilmesi için sizin yerinizi bulması gerekmektedir. Ancak sizin yerinizi saptadıktan sonra size yardımcı olabilecektir. Bulunduğunuz bölgece eğer trafik sıkışmış durumda ise sizi başka bir yola yönlendirebilir ya da kaza olduğu için o yolun kapatıldığını ve ancak şu saatte açılacağını bildirebilir. Bunun dışında yer bildirimi yapan uygulamalar son dönemde çok revaçtadır bu yer bildirimleri için yine bu uygulamaların sizin bulunduğunuz yeri ya da başlandığınız kablosuz ağı bulması gerekmektedir. Bunlara benzer sayısız uygulama vardır.
Bu uygulamalardan herhangi birisini siz cihazınıza yüklemek istediğinizde size bu uygulamanın konum hizmetlerini kullanmak istediğini sizin bu konuda buna müsaade edip etmeyeceğinizi sormaktadır. Zaten işletim sistemi ve cihaza göre konum hizmeti kullanan uygulamaların konum hizmetlerini kullanma iznini istediğiniz an kaldırıp tekrardan izin verebilirsiniz. Bu size kalmış bir şeydir.
Şimdi biraz bu konum hizmetlerinin nasıl çalıştıklarından bahsetmek istiyorum. Bunun için genelde üç teknik kullanılmaktadır. Bunlar,  Cep telefonu Baz İstasyonları, Kablosuz Bağlantı Noktaları ve GPS. Şimdi size bunlardan fazla detaya girmeden bahsetmek istiyorum .
 Bunlardan ilki cep telefonu baz istasyonları yoluyla olandır. Baz istasyonları dairesel olarak çalışırlar. Cep telefonumuz çalışma halindeyken birden fazla baz istasyonu tarafından görülmektedir. Bu sistemdeki yazılımlar bu iki yada üç baz istasyonunun dairesel olarak cep telefonumuzun saptandığı kesişme noktalarını kullanarak o an bizim nerede olduğumuzu anlarlar ve yerimiz bulunmuş olur.
Kablosuz ağlar üzerinden çalışan sistemde baz istasyonu sistemine benzemektedir. Bağlandığınız kablosuz ağın özellikleri uygulama üreticisi firmanın veri tabanından sorgulanır ve yeriniz tespit edilir.
 
GPS sisteminde hepimizin bildiği uydu bağlantısı kullanılır ve hangi enlem ve boylamda olduğumuz saptanır. Burada tabii ki cihazınızda GPS cipinin olması gerekebilir. Örneğin benim kullandığım Nokia Lumia 710 sayesinde artık eskiden kullandığım Navigasyon cihazım gereksiz kaldı. Çünkü cep telefonum güzel bir şekilde gittiğim yerlerde bana yol tarifi yapıyor.
Şimdi gelelim bu konum hizmetleri kullanan uygulamaların bazı kötü yanlarına. Her şeyden önce yer bildirimi yapan uygulamalar sayesinde sosyal medyada sizi takip eden herkes nerede olduğunuzu biliyor. Bu yetişkinler için sorun olmayabilir, lakin çocukların bu konuda daha dikkatli olması ben tavsiye ediyorum.
Bunu dışında yerinizi bilen uygulamanın bu bilgiyi kullanıp kullanamayacağı. Bunun için tüm firmalar bu uygulamaların kişisel bilgileri kullanmadığını sadece yer tespiti yaptığını bildiriyorlar. Zaten bu konuda da histeriye kapılmak sanırım garip olurdu. Bugüne kadar kullandığımız cep telefonları yerimizi bilmiyor muydu?
Bence en önemli olan uygulamayı kullanırken göstereceğimiz hassasiyet. Bundan sonrası size kalmış.

4 Haziran 2013 Salı

Akıllı Telefon, Tablet , Ultrabook. Hangisi?



Şu anda yeni bir cihaz almak isteyenler bir ikilem daha doğrusu bir üçleme arasında kalabilirler. İlk önce acaba ultrabook mu yoksa tablet mi alsam deyip, ardından da, acaba bunların yerine akıllı telefonumu mu değiştirsem diye düşünebilirler. Gelin şimdi sırasıyla bunlara bir göz atalım ve karar vermenizde size yardımcı olalım.

Her şeyden önce bu üç ürün tipi arasında bir karşılaştırma yapmak istiyorsanız bunu ne amaç için kullanmak istediğiniz çok önemlidir. Şimdi sırasıyla bu üç grubu kısaca inceleyelim.

Akıllı Telefonların en öne çıkan özellikleri her şeyden önce hafif olmalarıdır. Ardından kameralarının çok ama çok güzel olması gelir. En ucuz telefonlarda bile 5MP kamera bulunmaktadır. Bu da resim çekip bunu arkadaşlarla anında paylaşmak için akıllı telefonları ideal kılmaktadır.  İnternete bağlanma sıkıntısı SIM kartlarından dolayı yoktur. Tabii ki bu durumda Internet paketinizin olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra cep telefonlarının ekran boyutu şimdilerde 5 inçlere kadar çıkmış durumdadır. Ancak hala mantıklı bir şekilde telefon olarak kullanılabilmeleri için ekran boyutlarının gelecekte daha da artması pek mümkün gözükmemektedir.  Bu yüzden de daha büyük görüntü isteyenlere uymayacaktır. Akıllı telefonlarının belki de en kötü tarafı fiyatlarının hala oldukça pahalı olmasıdır. Her şeyin bir arada olduğu bir telefonun fiyatına bir ultrabook satın almak mümkündür.

Karşılaştırdığımız bu üç grup içiresinde hafiflikte ikinci sırada olanlar ise tabletlerdir. Bunlar çok fazla yer kaplamadan her çantaya sığabilirler ve gittiğiniz her yere bunları rahatlıkla götürebilirsiniz. Başta kitap ve dergi okumak için kullanılabilecek ve 10″ boyutundaki bu cihazlar sörf yapmak, epostaları kontrol etmek ve yüksek çözünürlükte video izlemek için ideal bir seçimdir. Bu gerçek yüksek çözünürlük ultrabook’larda bile sık karşılaşılan bir fonksiyon değildir. Pil ömrü ve fiyat yelpazesi olarak ise akıllı telefonlardan daha makul fiyatla satılmaktadırlar. Ancak veri depolama ve işlem güçleri ultrabook’lardan düşüktür. Yine de ufak oyunları oynamak için dokunmatik ekranları ile tabletler daha iyi bir seçenek olabilir.


Ultrabooklara yeni nesil dizüstü bilgisayarlar diyebiliriz. Ultrabook’ların işlem gücüne ve sunduğu üretkenliğe herhangi bir mobil cihazın ulaşabilmesi pek mümkün değildir. Pil ömürleri ile tabletlerle yarışmaktadırlar. Ayrıca harici bir hoparlöre ihtiyaç bırakmayan kalitedeki ses sistemleri ile büyük ekranda film keyfini iki katına çıkarmaktadırlar.  Ultaboooklar için mükemmel teknolojinin kusursuz tasarım ile birleşmesi tabirini kullanabiliriz. Lakin akıllı telefonlardaki gibi bir kamera kaliteleri yoktur, genellikle üzerlerinde 2MP kamera bulunmaktadır. Fiyatları da normal notebooklara göre halen biraz yüksektir. Lakin sonuçta bunlar birer bilgisayardır ve bu doğrultuda bir bilgisayarın size vermesi gereken her şeyi fazlasıyla vermektedirler. Ayrıca son dönemde piyasaya sürülen bazı modellerin ekranları dokunmatiktir. Hatta bazı modellerde ekranları klavyenin üzerine kaydırılıp bir tablet gibi de kullanılmaktadır. Daha da ileriye giden bazı ultrabook modellerinde ekran ayrılıp bağımsız bir tablet gibi kullanılabilmektedir.

Size kısaca bu üç grup arasındaki bazı farkları anlatmaya çalıştım. Daha önceki yazılarımızda zaten bunlara teker teker değinmiştim. Burada seçim size kalmış. Ama şunu sakın unutmayın, yukarıda da bahsettiğim gibi bunlardan herhangi birini alırken bunu ne için almak istediğinizi çok önemlidir.